Lisboa Região!

Biraz gezi yazısı paylaşma vakti. Bugün biraz Lizbon hakkında konuşacağız.

Yurtdışı seyahatinin ilk günleri Lizbon ile başladı. Bu güzel şehrin İstanbul ile özdeşleştirebileceğimiz çok fazla yanı var, dolayısıyla çok fazla yabancılık çekmedim.

Lizbon’un iki yakası var. Bir tarafı Almada’ya bağlanırken, diğer tarafında Rossio gibi bir inci var. Ve Rossio, aradığınız her şeye yeterince sahip.

Tarih, avmler, şehir simgeleri… Her şeyin en güzeli adeta Rossio’da mevcut.

Mimarisi eşsiz. Çok güzel manzaraya sahip kaleleri var, tarihi kiliseleri var. Deniziyle birlikte tüm şehri seyredebileceğiniz meşhur bir asansörü var. Şehir turu atmanızı sağlayan üstü açık otobüsleri, trenleri var.

Gerçi şehir, treniyle meşhur. Şehirdeki hediye eşyacılarının, ürünlerinde çoğunluklu olarak bu trenin bulunduğu desenleri kullanmasından trene bahşedilen değeri anlıyorsunuz.

Ancak bana soracak olursanız, şehri otobüsle gezmek daha keyifli olabilir. Gerek otobüsün tarzından, gerekse araçların kullandığı yolda daha fazla güzellikle karşılaşacağınızdan bu seçenek kulağa daha cazip gelebilir.

Lizbon’un meşhur treniyle de daha çok şehrin sokaklarını turlayabilirsiniz. Bu sokaklar Se kilisesinden, Sao Jorge kalesine kadar birçok tarihi yapının yakınından geçiyor. Bu seçenek de gayet cazip bir seçenek.

Gitmeniz gereken Lizbon lokasyonlarından biri de Belem kulesi. Bu kule, Ortaköy camisi gibi doğrudan denizin üstünde. Ve çok güzel bir manzaraya sahip.

Lizbon’un bu yakasının diğer taraflarına gidersek, Benfica stadyumu ve Colombo alışveriş merkeziyle karşılaşıyoruz. Bu iki yapı aynı yerde olduğundan, ikisini birlikte ziyaret edebilme gibi bir şansınız var. Maç günündeyseniz maç saatine kadar avmde oyalanan kırmızı formalı insanlarla karşılaşmanız muhtemel. Ancak bu durumda kalabalığa hazırlıklı olun, çünkü Benfica çok fazla taraftarı olan köklü bir kulüp. Maç olmayan bir günde giderseniz, Colombo’daki turunuzun ardından stadın müze turundan da faydalanabilirsiniz.

Bunların dışında Lizbon’da çok güzel heykeller var. Söz etmek gerekirse:

Lizbon’un üst kısmı için söyleyeceklerim bu kadardı. Herkese iyi günler!

lisbon hava durumu, lisbon yemekleri, portekiz, lisbon saati, lisbon havalimanı, lisbon haritası, lisboa mı lisbon mu, lisbon sahilleri

Koşuşturmaca

Bugünkü başlık hayatın kendisiyle -biraz da yeni şeyler yazacak kadar vakit bulamamamla- ilgili. “Neymiş bu koşuşturmaca?”

Yine yeni bir başlıkla karşınızdayım. Bu başlıkta yetişebilmek için koşmamızın kendi başına yetmediği şeyler hakkında konuşacağız.

Ve evet. Hep yazamamamın başlıca sebebi de bu olsa gerek.

Sahiden nedir o ‘şeyler‘?

Az önce, dün, geçen hafta düşündüğünüz “evden çıkarken kapıyı kapattım mı” sorusu dahil her şey. Hepsi buna dahil. Evet.

Öyle oturup düşünürsek de bunun ardı arkası kesilmez. Ocakta unutulan yemeğin altını vaktinde kapatsak, bu sefer onu bize unutturan işimiz öyle ortada kalacak.

Kısır döngü…

Ancak yapacak bir şey yok. Hayatın kendisi bu. Herkesin peşinde olduğu bir şey/bir şeyler var.

İleriye dönük bir sürü düşüncemiz var.

Planlar, istekler.

Bazen aynı anda hepsine yetişmek gerekiyor.

Bazense tüm işler, eş zamanlı olarak yetişmiyor. Çünkü önümüzde bir engel var.

Zaman

Zaman; işine geç kalmış işçisinden tutun, ince hesaplar yapan fizikçisine kadar hepimizin ortak sorunu. Garip bir şeydir; ne dibine kadar verimli şekilde kullanılabilir, ne de kaybedildiğinde yerine konabilir.

Dengelemesi zordur. Yerine koyulması mümkün değildir, ancak kazanması para ister.

Örneğin yemeğinizi kendiniz hazırlayabilirsiniz, karşılığında belli bir süreyi feda ederek.

Veya hazır şeyler yiyip karşılığında daha fazla para ödersiniz. Muhtemelen işinizin bitmesi, önceki seçenekten daha kısa sürecektir.

Para ödeyerek yerine koyamayacağınız şeyler de vardır.

Mesela günlük ortalama 8 saatimiz uykuya gidiyor. Bu haftanın 2 buçuk gününe, dolayısıyla da yılın 130 gününe tekabül eder.

Uyku bir ihtiyaçtır. Yerine koyamayız. Uyku diye bir şey olmasa bile günlük 8 saati kafamızı dinlemeye ayırmazsak iyice deliririz.

E iyi de ne ‘yapıcaz’?

Bunu cevaplayacak kadar uzun yaşamadım, ancak yapabileceğimiz en iyi şey akışına bırakmak. Ancak kendimizi çok da zorlamamak lazım. En azından bu, tecrübemle sabit.

Bazen koşuşturmacayı bırakıp, kendimize vakit ayırmalıyız.

Yazmak iyi hissettiriyor mesela. Bu yazıya ayırdığım 1 saat, bana göre bir mola -gözlerim aksini iddia etse de-.

Gerektiğinde mola vermeliyiz. Okul sıralarında ders bitimine saydığımız dakikaları, kendi işlerimizle ilgilenirken de yaratmalıyız.

Yoksa insanda kafa kalmıyor…

Ve koşuşturmacaya devam…

Koşuşturmacaya karşı bir isyan olan bu satırların ardından gerçeklere, yani bahsettiğimiz koşuşturmacaya devam.

Başarana veyahut bitirene dek.

Hepimizin bildiği bir müzikle hoş bir kapanış…

zaman meaning, zaman name, zaman nedir, zaman game, zaman pronunciation, zaman in english, zaman movie, koşuşturmaca ne demek, rush in ne demek