Mevcut ekonomik şartlar altında bir öğrenci olmak – 1

Herkese selamlar, umarım keyifleriniz yerindedir. Bugün birkaç parçaya bölerek paylaşmayı planladığım bir konunun ilk kısmı hakkında konuşmak için karşınızdayım. Konumuz, günümüzün ekonomik şartları altında bir öğrencinin karşı karşıya olduğu bazı gerçeklikler. Hazırsanız konuşmaya başlayalım.

Sonradan vazgeçilen planlar

Geçmişten geleceği göremiyoruz, dolayısıyla zaman zaman planlarımız gerçekleşmiyor. Zaten gezip görmeye yönelik olan çoğu şey bir öğrenciye maddi açıdan uzakken, yeri geldiğinde gündelik şeyler bile masraflarından ötürü iptal oluyor. Ulaşım maliyetlerinin ulaştığı son noktayla birlikte kendi geçimini ucu ucuna sağlayan zor durumdaki öğrenciler, okula gidip gelmek dışındaki planlarından uzak durmayı tercih ediyor.

Geleceğe yönelik umutsuzluklar

Hızlıca artan fiyatlar, öğrencilerin geleceğe yönelik endişeler yaşamasına sebep oluyor. Artık okuyup bitirdiği bölüm üzerinden bir iş bulması bile zorlaşan öğrenci, geleceğinde kendi yuvasını kuracağı günleri sadece hayal olarak görebiliyor. Gelecekte karşılaşılacak şeyler, daha yıllar öncesinden düşündürmeye başlatıyor.

Birikim yapamama

Birikim yapılmıyor. Bir öğrencinin zaten günlüğüne karşılık ne var ki? Kendisi çalışsa bile elinde hiçbir şey kalmıyor. Yeni yıl hazırlığı yaparken bir kıyafet, bir ayakkabı, bir çantanın ardından öğrenci yine 0 noktasına dönüyor. Haliyle günlük yaşamak zorunda kalınıyor. Zaten birikim yapılamadığından dolayı tercihlerimiz en azından günlük olarak mutlu edecek şeyler oluyor. Güzel telefonlar, güzel kıyafetler. Veya az önceki ikiliden vazgeçerek yapılan gezmeler. Bu kadar. Ötesi yok. Aksi takdirde sıfır noktasından eksilere düşülüyor.

Geleceğe yönelik umutsuzluklar sebebiyle günlük yaşama

Az önce söylediğim gibi, birikim yapılamıyor. Haliyle günlük yaşanıyor. Kenarda kalan 10 TL’nin yarın bir sakız da alamayacak olduğu bilindiğinden o da bir yerlere harcanıyor.

Hobilerin artık birer lüks haline gelmesi

Hobileriyle ilgilenebilen çok az öğrenci var. Örneğin, spor veya müzik hobisi olan bir öğrenci düşünün. Bu tarz hobilerin kendi masraflarına bir öğrenci nasıl yetişebilir? Ben cevaplayayım, bir işte çalışmadan asla yetişemez. Ailesinden uzakta olan öğrenciler de muhtemelen bir işe girip çalışsa bile yetişemez.

Yükselen çay, kahve fiyatlarından ötürü arkadaşlarla bir kafeye bile oturamama sorunsalı

Önceki saydıklarımı bir kenara bırakırsak, ders çıkışında veya 2 dersinin arasındaki boş vakitte bile öğrencinin yapabileceği bir şey yok. Çünkü artık kafede oturmak bile pahalı bir şeye dönüştü. Bir kafede oturup çay-kahve içmek artık haftada bir defaya mahsus yapılabilecek bir şeye dönüştü. Yemek yemekten bahsetmiyorum bile, mide bozan hazır yiyeceklerin bile bu kadar pahalandığı günlerde…

Karşılık olarak birçok şeyi almaya artık gücü yetmeyen renkteki bir kağıt paranın, hala bazı öğrencilerin harcamalarına şekil veren tek para olması

Bir öğrencinin geliri çoğu zaman sadece KYK bursu-kredisi veya aileden gelen destektir. Haliyle alım gücünün nasıl bir durumda olduğu fark etmeksizin öğrencinin cebinde hangi paradan kaç adet olduğu her zaman bellidir. Haliyle öğrenciler çoğu şeyden vazgeçerek sadece içinde bulunduğu günü kurtarmaya yöneliyor. Henüz bu yaşlarda birçok hayalimiz varken, bu tarz sorunlarla yaşamak bizi çok üzüyor.

Bazı ulaşılamayan kaynaklar, kitaplar…

Araştırmak, öğrenmek, gelişmek istiyoruz. Yeri geliyor, elimizde yabancı kaynaklar bulunsun istiyoruz. Ancak yabancı kaynakları geçtim, artık Türkçe kaynaklara ulaşmak bile ateş pahası. Bu da öğrencinin tam olarak hedeflediği gelişime tam anlamıyla ulaşamamasına sebep oluyor.

Bir sonuca bağlamak gerekirse

Yeni nesil birçok zorlukla boğuşuyor. Yeni nesil geleceğe biraz olsun güvenebilmek, bugün istediği ve hakkı olan bazı şeyleri yapabilmek istiyor. Gezip görmek, ülkesini tanımak, mutlu olmak istiyor. Bugün sunulan imkanlar ise hakkımız olmasına rağmen aynı anda hepsini yapamayacağımızı söylüyor. Durumu daha kötü olan öğrencilere ise hiçbirini yapamayacağını söylüyor.

Ülkemizin gelecek yüzü olan öğrenciler, ekonomik anlamda birçok sorunla boğuşuyor. Kötü ekonomik gidişat, öğrencilerin umutlarına ve geleceğine çok kötü etkiler bırakıyor.

Daha sonra devam etmek üzere, yazımızı burada bırakalım. Herkese mutlu, huzurlu günler…

Ekonomi ve eğitim arasındaki ilişki
Eğitim ve ekonomi PDF
Eğitim ekonomisi nedir
Bir ülkenin kalkinmasinda eğitimin önemi münazara
Bir ülkenin kalkınmasında ekonominin önemi
Ekonominin eğitime etkisi
Eğitim ekonomisi Ders Notları
Ülkenin kalkınmasında eğitimin önemi

Martı motorlar

Herkese selam. Bu defa kimisi için bilgilendirici, kimisi için eğlenceli olacak bir konuyla karşınızdayım. Yollarda öyle başıboş şekilde bırakılmış yeşil renkli motorların bir Martı hizmeti olduğunu biliyor muydunuz? Bu durumu sonradan fark eden biri olarak sizi de kendi yerime koyuyor ve sürüş tecrübemle beraber size anlatmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere elektrikli scooterlarla nam salmış diğer markalar gibi Martı diyince de akla ilk elektrikli scooterlar gelir. Hatta bazılarımız elektrikli scooterlara ‘martı’ şeklinde hitap edecek kadar bu durumu büyütmüş durumda. Haliyle Martı’nın aynı zamanda elektrikli motosiklet hizmeti verdiğini benim 1 ay önceki halim de dahil olmak üzere çoğumuz bilmiyor. Aslına bakarsanız Martı dışında bu hizmeti veren uygulama var mı ben de bilmiyorum. O yüzden Martı’yı anlatıyorum.

Sürüş kısmı

Motoru alırken tek başıma olduğumdan ve nasıl kullanacağımı bilmediğimden dolayı heyecanlıydım. Uygulamadan motoru açtım, motorun bagajındaki kaskı taktım ve hemen koltuğa geçtim. 2 kişinin rahat bir şekilde sığacağını düşündüğüm o koltuğa oturduğumda önümdeki tuşlar beni biraz düşüncelere itti. Düşüncelerden çıktığımda hangisinin sinyal, hangisinin korna olduğunu öğrenmiştim ve düşüncelerden çıkma sürem pek de uzun değildi. Sürmeye başladım.

20 dakika içinde ne olur ne olmaz diye kalın giyindiğim için çok mutluydum, çünkü hava nasıl olursa olsun motor kullanırken rüzgar sizi çok etkiler. Motoru pek hızlı kullanmamış biri olarak 30 km/s civarında takılmama rağmen rüzgarın ciddiyetini hissederken de tam olarak bunu düşünüyordum. Neyse ki bu durumun beni etkileyemeyeceği kadar kalın giyinmiştim, ancak ellerim hakkında bunu söyleyemeyeceğim. Daha önce de motosiklette bulunmuştum (yani sürmeye başlarken de bu durumun farkındaydım), yine de ellerimin 1 dakikadan daha uzun süre buz tutmuşcasına soğuduğunu hissetmeme rağmen bunu kafama pek takmadım.

Basit yerlerde sürerken her şey çok kolaymış gibi gelebilir. Ancak motosiklet sürüyorsanız trafikte her zamankinden daha fazla dikkatli olmanız gerekiyor, çünkü motosiklet kullanmak etrafınızdaki şoförlere bağlı olarak zordur. Her zaman birinin hata yapabileceğini hesaba katarak motosiklet sürmeniz gerekir. Bunun sebebi de hayatımızı yolda bulmamış olmamızdır. Yaşayabileceğimiz kazalarda ne kadar haklı olacaksak olalım bir motosiklet sürücüsü olarak kaza yaptığımızda doğrudan yerle temas edeceğiz. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalı ve motosikleti buna göre sürmeliyiz. Ben de bu detaydan ötürü yol kenarında sürdüm ve bu işin keyfini yeterince aldım.

Motoru bırakma kısmı…

Başlığın sonuna üç nokta koymuş olmamdan anlayacağınız üzere motoru bırakmak tam bir eziyet. Yollardaki park yerlerine dikey olacak şekilde park etmemiz gerekiyor, kabul. Zaten bu kolay bir şey. Zaten sorun bu değil. Sorun şu ki motoru alırken açtığımız, motorun altındaki emniyetin kapanışı o kadar da kolay değil.

Evet, motoru alırken bu emniyeti ayağımızdan destek almak kaydıyla motoru ileri iterek kolay bir şekilde açmıştık. Ancak emniyetin geri kapanması bu kadar kolay olmayacak. Püf noktası var mı bilmiyorum, ancak ayağımla üstüne basıp motoru geri çekmeye çalışırken birkaç dakikamı heba ettim. Sonra ne oldu derseniz yoldan geçen birinden yardım isteyerek kapattım ve motorun fotoğrafını çekerek sürüşümü sonlandırdım. Bu yüzden motoru bıraktığınız yerin etrafında her ihtimale karşı yardım alabileceğiniz birilerinin olmasını size de öneriyorum.

Martı motosiklet ve Martı elektrikli scooterın farkı

Şahsen ben sadece 2 fark görebiliyorum. Bu farklardan birisi elektrikli scooterda ayakta duruyor olmamız, diğeri de motosikletin elektrikli scooterdan daha hızlı gidebilmesi. Sanırım bir de motosikletin daha pahalı olmasını da bu farklardan biri olarak sayabiliriz. Başka da bir fark göremiyorum açıkçası.

Tüm bunları konuştuktan sonra bana hangisini önereceğimi soracak olursanız elektrikli scooter derim. Çünkü hem daha hafif, hem daha rahat alınabiliyor ve bırakılabiliyor. Ek olarak daha ucuz ve arkadaşınızla süreceğinizi hesaba katarsak ehliyet de gerektirmiyor. Ancak tabii ki ikisini de sürerken bir sakatlık yaşamamak için tedbirli olmak gerekiyor. Hepsi bu.

İyi, ama ücret konusuna hiç girmedin

Evet, ücret konusuna girmedim. Ancak bunu unuttuğumdan değil de kasıtlı olarak yaptım. Çünkü ücret, kullandığınız uygulamadan uygulamaya ve günden güne değişme potansiyeline sahip olan bir şey. Bu yüzden bu konuya girmemek en iyisi.

Hepinize en güzel dileklerimle iyi sürüşler diyerek bu yazıyı sonlandırıyorum 🙂

Kar yağışı ve bembeyaz İstanbul

Herkese günaydın. Bugün lapa lapa karın yağdığı bir İstanbul sabahına uyandım ve herkes gibi ben de bu manzaranın tadını nasıl çıkarabilirim diye yollar aramaya başladım. Sanırım en iyisi yazmak.

Çok geniş bir tarihi ve sayısız medeniyetin yuvası olan bu şehirde, kar yağışının sık sık görülmemesinden mi yoksa akıllarda sıcak ve nemli bir şehir olarak yer etmiş olmasından mı bilmem, ama bembeyaz manzarayı izlemek her zaman bir başka keyif veriyor. Hele sıcak çayınız/kahveniz de avuçlarınızın içindeyse her şey tamam demektir.

Ancak kar her zaman herkesi mutlu etmez. Kar için yollarda önlemler alınmalıdır ve bu önlemler tam zamanında yapılmadıkça pek bir anlam arz etmez. Çünkü sabahleyin işe ulaşabilmek için erkenden evinden çıkan insanlar bugün verecekleri mücadeleyi düşünerek ayakkabılarını bağladılar. Şahsi araçlarıyla yola çıkanlar, yolda mahsur kalmadan nasıl işe ulaşabileceklerini düşünüyorlar. Otobüsle yola çıkanlar ise durağa yürürken kayıp yere düşmemeyi.

Öğrencilerden bahsetmiyorum, çünkü onların okulu tatil ilan ediliyor. Zaten tatil olmasa bile öğrencilerin hatrı sayılır bir kısmı okula gitmemeyi tercih edecektir. Okula gitmeyenler mahalledeki arkadaşlarıyla, gidenler de sınıftaki arkadaşlarıyla kartopu savaşı yapacaktır muhtemelen. Teneffüslerde birçok kar konusu döner elbet, ancak sınıfın penceresini vurma savaşını kazanan arkadaşıma öncelikle selam söylüyorum. Çünkü benim de eskiden gittiğim okulumda yapmaktan en keyif aldığım şey buydu.

Kar yağışında düşünmemiz gereken bir konu

Lapa lapa yağan karı izlerken genelde düşünmediğimiz bir konu var: sokaktaki minik dostlarımız. Onlarla karşılaşırsak en azından dillerinin sokak direklerine yapışmasını önleyebilmek için küçük evler yapabiliriz. Bunu yapamıyorsak kapımızın önüne bir kap yemek ve su bırakabiliriz. Bu havada verdikleri mücadelede bir kap yemek ve su onlara ilaç gibi gelecektir. Kuşlar için de camlarımızın önünü temizlemek iyi bir fikir olabilir.

Yine de öyle bir konu var ki, hatırlamayanlarımız için tekrardan belirtmek istiyorum. Arabalarımızı çalıştırmadan önce sağı solu kontrol edelim, çünkü bazı sokak hayvanları arabamızın sıcak yerlerine sığınmış olabilir. Yola çıkarken de yerlere kamuflaj olabilecek renkteki sokak hayvanlarına dikkat etmeliyiz.

Bence en zevkli kısım

Her şeyden bahsettiğimize göre, biraz da kar yağışının en güzel olduğunu düşündüğüm kısmına geleyim. Tabii bu kısım için önce havanın kararması ve ondan da önce buzlanmanın olmaması gerekiyor. Çünkü bence kar yağışlı günlerin en zevkli kısmı karda yürüdüğümüz kısım. Hem kar yağışını izlemek, hem sokağın son derece sessiz olması, eğer yanınızdaysa kulaklığınızla sakin bir müzik dinlemenin verdiği keyif… Daha ne olabilir ki?

İstanbul’da nadiren gördüğümüz bu güzelliğin eşliğinde herkese mutlu bir haftasonu diliyorum…